Evet, bu genel bilgilerden sonra Roswell otopsisi hakkında bazı yorumlarda bulunmak mümkün. Basına yansıyan
"Otopsi Filmi"gerçek miydi?
Ayrıntılarını seçmekte zorlandığımız ameliyat salonunun orta yerinde, otopsi masasında yatan cesedin boyu 1.40 civarında. Baş normal insan başının neredeyse iki katı kadar gelişmiş. Gözler tıpkı bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaylılarınki gibi kocaman, parlak ve siyah.
Ne başta, ne de bedenin diğer bölümlerinde tek bir tüye bile rastlanmıyor. Buna kaşlar ve kirpikler de dahil. El ve ayak parmaklarının sayısı ise altı. Karın hamile izlenimini verircesine şiş, oysa yapılan araştırmada varlığın içinde gelişmekte olan bir canlıya da rastlanmıyor. Dahası uzaylının cinsiyetini kestirmek de mümkün değil. Erkek ya da dişi olduğunu gösterir üreme organları bulunmuyor çünkü.
Buraya kadar Roswell yaratığının dış görüntüsü 20 maddelik listeyle kıyaslandığında benzer özellikler taşıyor... Ancak sıklıkla vurgulanan zayıf uzaylılar kavramından uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü Roswell varlığı oldukça kilolu, yağlı, hatta gelişmiş kasları olan bir bedene sahip. Boyu tanıklıklarda söylendiği gibi kısa, ama bu kadar kısa boyda gelişmiş kas yapısı inandırıcı olamıyor...
Sonra izole edici beyaz giysilere bürünmüş doktorlar, alışılmış bir beceriyle cesedi parçalamaya başlıyorlar. Bisturi (görebildiğimiz kadarıyla) önce göğüs ve karın boşluğunu iki yana açıyor... Bedenden dışarı çıkartılan organlar, siyah beyaz ve titrek kamerayla çekilmiş, filmde dikkatimizi dağıtıyor.
Gerçek mi, yoksa dünyayla alay etmek amacıyla hazırlanmış bir kurgu mu karar veremiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca ya da göz ilk sahnelerin heyecanını atınca, bu ölü uzaylının pek de o kadar uzaylı olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ekrandaki görüntü, bir uzaylının bedeninden çok, bir mankene benzemeye başlıyor...
Otopsi uzmanları ve işi iyi bilen patologlar filmi tekrar tekrar incelediklerinde filmin düzmece olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Onlara göre dünya dışı bir varlık, iç organları ele alınmadan önce dış yapısıyla incelenmeli. Oysa otopside varlık incelenmiyor, adeta parçalanıyor. Doktorlar sanki cesedi önceden çok iyi tanıyorlarmış gibi hareket edip bedeni açmaya başlıyorlar.
Roswell Otopsisi'nden bir görüntüBaşın büyüklüğüne göre ise kafatasından çıkartılan beyin çok küçük kalıyor. Bu durumda beyinin de uygun büyüklükte olması gerekir. Bu otopsi gerçek patologlar tarafından değil, cerrahlar tarafından yapılmış. Oysa Amerikan Hava Kuvvetleri USAF'ın dünyayı sarsacak bu olay için en iyi patologları çağırması gerekirdi. Neden sıradan cerrahlarla yetindiği düşündürücü.
Otopsi şartları da inandırıcı olamıyor. Çünkü gerçek bir ölüm sonrası incelemede varlığın ağzı açılıp bakılmalıydı, bu yapılmıyor. Ölü olduğu kabul edilen varlığın her iki eli de aynı biçimde duruyor ve parmaklan yukarı doğru açılmış. Böyle bir rastlantı kabul edilemez, ölüm sonrasında eller birbirinin kopyasıymış gibi görüntü alamaz.
Evet... Film sayısız uzman tarafından incelendi. Bu arada Kodak firmasıyla bağlantı kuruldu ve Kodak söz konusu filmin 1927, 1947 ya da 1967 yıllarından birinde üretilmiş olduğu raporunu verdi. En azından uydurma da olsa, sahneler demek ki geçmişte üretilmiş bir filme alınmıştı.
Dünya basını uzaysal otopsi tartışmaları yaparken, bu garip senaryoya, ünlü yönetmen Steven Spielberg ve 1947 kazasıyla ilgili çekeceği yeni filmi de girdi. Spielberg, Hollywood yönetmenlerinin belki de en Ufolojik olanıydı...
"Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar" ve
"E.T." gibi unutulmaz başyapıtlarına, bir sonuncusunu ekleyerek unutulmaz bir üçleme yapmak istiyordu.
Büyük olasılıkla çekeceği son filmin adı da,
"Majestic" ya da "Proje X" olacaktı.
"Majestic 12", o yıllarda Başkan Truman'ın UFO olaylarını araştırmak amacıyla kurduğu örgütün adıydı. Bilim ve sanat çevreleri, Spielberg'in yeni filminde gerçek belgesel görüntülerle kendi çekeceği sahneleri birarada kullanacağını konuşur olmuştu... Acaba bu görüntüler Spielberg'in yeni filmi için özenle çekip dikkatle saklayamadığı sahnelerden mi ibaretti?...
Tüm bu sorular UFO çevrelerini kuşkuya düşürürken, yapımcı Ray Santilli'nin temsilcisi Chris Carey ismi kulağa gelmeye başladı. Chris Carey özellikle bilim kurgu filmlerinde kullanılan uzayla ilgili tüm nesnelerin ve uzaylı varlıkların kopyalarını üretmekteki başarısıyla tanınan bir uzmandı. Lasteksten yapılan figürler, usta ışıkçılar ve özel efektler sayesinde inanılmaz derecede gerçek görüntüsünü verebiliyordu...
Olaylar gittikçe dağılırken, parçalanan uzaylı cesedinin ne olduğu ise, gizemini koruyordu... Adli tabipler incelemelerini ancak televizyon ekranından yapabildiler. Ve sonuç bugün bile şüpheli... Bir gurup araştırmacı uzaylı varlığın gerçekliğini savunurken, geri kalanlarsa Amerikan Hükümeti'nin UFO gerçeğini küçültmek, alaya almak ve UFO araştırmacılarını halkın gözünde değersiz kılmak amacıyla bu sahteciliğe girdiklerini iddia ediyorlar.
Amerikan Hava Kuvvetleri 1947 kazasını önce kabullendi, daha sonra ise ellerindeki parçaların bir meteoroloji balonuna ait olduğunu ileri sürdü. Bu ani karar değişikliği huzursuzluk vericiydi. Kaza sonucu parçalanan uzay cismine UFO ya da Uçandaire adı verilse de, Roswell olayında parçalanan cisim üçgen biçimindeydi, yani tıpkı Kenneth Arnold'un gözleminde karşılaştığı üçgen biçimli uçan cisimler filosu gibi. Kimi tanıklarsa, parçalanan UFO'dan çıkan varlıkların yaşadıklarını söylediler...
Siyah beyaz görüntülerinden tanıdığımız ölü uzaylı büyük bir ihtimalle lasteks bebek olabilir. Ama yine de, bir varlığın kopyasını yapabilmek için, mutlaka gerçeğine bakılması gerektiği unutulmamalıdır... Model olmadan kopyası çıkartılamaz... Bu konuyu tek bir cümleyle, belki de en güzel şöyle toparlayabiliriz: Olay gerçek, ancak ekranlara yansıyan görüntüler sahte...